bugün

entry'ler (55)

sarphan uzunoğlu

liberal aklın paradokslarına düşerek, bel altı vurmaya çalışarak bir yere varabileceğini sanan bebe. okurları tarafından dahi her daim ayara tabii tutulan şahsiyet. soner yalçın'a nasıl vursam da sükse yapsam dediği şu yazısının altındaki yorumlar ona yeter ve artar bile

http://www.asagidan.org/...

örnek:''sarphancım sen daha burjuvazi, faşizm gibi sözcükleri cümle içinde kullanmadan önce, eti can bebeyi süte karıştırıp yediğin vakitlerde soner yalçın kontrgerilla'ya karşı ölümü göze alarak haberler yapıyordu, emziği yeni bıraktığın günlerde faili meçhulleri, yeşil'i yazıyor, jitem'i ifşa ediyordu, ilkokula adım atmaya başladığın yıllarda, daha susurluk çetesi ortada yokken, behçet cantürk'ün nasıl öldürüldüğünü yazıyordu. demem o ki fazla zorlama koku geliyor kardeş. ruh hali yalçın küçük görmüş abdullah öcalan olmamak için sırrı süreyya abinle ''önder'' said-i nursi'nin külliyatını okumak soner yalçın okumaktan daha faydalı olabilir.

dip not: unutmadan sen daha 23 nisan şiirleri okurken soner yalçın ''binbaşı ersever'in itirafları'' kitabında musa anter cinayeti üzerine ışık tutuyordu. dolayısı ile musa anter'i ağzına alma hakkı senden önce onundur.'' (bkz: onur aksoy)

dhkp c

Halk için öldürdüğünü ileri sürecek bir kafa olarak Bir sonraki hedeflerinin muhtemelen ferit şahenk olabileceğinin sinyallerini vermiştir.

https://www.facebook.com/...83733865012907&type=1

brezilya milliyetçiliği

(bkz: Düşün Yazıları Dergisi) ocak sayısı ile dergiciliğe de el atmışlardır. Meraklılarına duyurulur. Bundan sonra her ay Brezilya Milliyetçiliği köşesi dergide bulunacaktır.

https://www.facebook.com/dusunyazilari

chp derince

Kocaeli CHP Derince teşkilatı son zamanlarda çok başarılı panellere imza atıyor. Özellikle CHP'nin genel duruşunun aksine yüzü daha çok sola bakan bir teşkilat ki panellere çağırdıkları arasında Fatih Yaşlı, Mustafa Kemal Erdemol gibi sosyalistler olması sevindirici. Bu bize genç kadronun partinin kalıplaşmış üst kadrodan farklı bakış açıları geliştirebildiğini gösteriyor, umarız diğer teşkilatlara da örnek olur.

Son etkinliklerini ise ''Devletin Sahipleri Kimler'' adı altında düzenleyecekler 15 aralıkta. Konuşmacılar ilhan Cihaner ve Fatih yaşlı.

Detaylı bilgi için;

https://www.facebook.com/events/388567111227454/

telgrafhane

Yeni yazar, yeni kadro ve yüzü ile tekrar yayında olan devrimci haber sitesi.

http://www.telgrafhane.org

ayrıca, (bkz: Düşün Yazıları Dergisi)

akp iktidarının onuncu yılı

3 kasım 2002 ile 3 kasım 2012 arasını kapsayan süreç. bugün tam 10 yıl oldu. o vakit birinci cumhuriyet'in 10. yıl marşı varsa, her daim onu yıkmak isteyen 2. cumhuriyetçi akp'nin marşı neden olmasın?

2.cumhuriyetin 10. yıl marşı;

çıktık açık alınla on yılda her operasyondan,

on yılda binlerce tutuklu yarattık her yaştan.

başta dindar gençliğin saydığı baş ulema,

demir parmaklıklarla ördük anayurdu dört baştan.

ak'ız, pak'ız, 2. cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,

ileri demokrata durmak yok, yola devam, ileri!

bir hızla aydınlığı, çağdaşlığı boğarız,

''cemaat''in üstüne ''nur'' gibi doğarız.

ak'ız, bütün demokratlardan üstün olanız,

12 eylül'den önce vardık, 12 eylül'den sonra da varız.

ak'ız, pak'ız, 2. cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,

ileri demokrata durmak yok, yola devam, ileri!

çizerek halkın kanıyla ortadoğu'nun haritasını,

dindirdik memleketin yıllar süren barışını.

bütünledik her yönden neo-osmanlı kavgasını,

bütün dünya öğrendi ''one minute''den geri saymasını.

ak'ız, pak'ız, 2. cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,

ileri demokrata durmak yok, yola devam, ileri!

örnektir emperyalist milletlere açtığımız iz,

sınıfsız, muhalifsiz kaynaşmış bir kitleyiz.

uyduk görüşte ''demokrasiye'', gidişte ''trene'' biz,

tersine dönse dünya bir daha gömlek değiştirmeyiz.

ak'ız, pak'ız, 2. cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,

ileri demokrata durmak yok, yola devam, ileri!

3 kasım 2002 - 3 kasım 2012, kutlu olsun!

http://telgrafhane.org/2-...huriyetin-10-yil-marsi-2/

abdullah öcalan ın açlık grevine katılmaması

kanla beslenenlerin açlık grevine giremeyecek olması ile açıklanacak olay, tıpkı erdoğan,kılıçdaroğlu bahçeli ve türevleri gibi..

taylan özgür

Taylan ÖZGÜR - (1948 - 23 Eylül 1969)

''27 Mayıs,Mustafa Kemal,Açık ve yarı Sömürge Üzerine''

20'nci Yüzyılla birlikte ecnebi Emperyalistler, Hasta Adam ilan ettikleri Osmanlı Devletini paylaşma planlarını yapmaya başladılar. Fakat Empe
ryalistler bir lokmacık yiyeceği bile kendi aralarında eşit şekilde paylaşamazlardı. Aralarındaki her anlaşmazlık ancak güç kullanarak çözümlenebilirdi. Bu yüzden anlaşamadılar. Hepimizin bildiği Birinci Cihan Harbini çıkardılar. Emperyalist Cihan Savaşı demek Emperyalist devletlerin çıkarları için geri ülkelerin kurban edilmesi demekti. Osmanlı Devleti hiçbir çıkarı olmadığı halde, Emperyalist oyunuyla sokulduğu Cihan Harbinden sağ çıkamadı. Emperyalistler Osmanlıyı parça parça doğradılar. Her birisi birkaç parçasını midesine indirdi. ilk Osmanlıyı kuran ilkel Sosyalist yiğit savaşçıların geleneğini sürdüren gençliğimiz, bizi mahvetmek isteyen Emperyalizme başkaldırdı. Adına Kuvayimilliyeciliğimiz dediğimiz hareketi başlattı. O ilkel Sosyalist Osmanlı Atalarının geleneğini yaşatıp sürdüren ve bütün dünyada adlarına Jön Türkler; denen -Mustafa Kemal'in de aralarında bulunduğu- gençler vatanlarına sahip çıktılar. Halkı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinde örgütlediler, yani o cemiyetlerin önderliğinde halk örgütlendi. Kuvayimilliyeci Gençlerimiz Sivas Kongresi’nde mandacılığı ve himayeciliği kesin biçimde mahkum etti. Tam Bağımsızlıktan başka bir parolaya metelik vermedi. ''Ya istiklal Ya Ölüm'' dedi ve sonunda Emperyalizmi dünyada ilk yenilgiye uğratan onlar oldu. Bu hareketleriyle onlar dünyadaki tüm ezilen ve sömürülen halklara örnek oldular. Afrika'dan Asya'ya, Hint'ten Çin'e kadar Emperyalizmin tahakkümü altında inleyen 10'larca halk Anadoluda zafere ulaşan Kuvayimilliye Hareketini kendine örnek aldı. Mustafa Kemal'i evrensel kılan işte bu özelliğidir. Yani yeryüzünde Emperyalist haydutları ilk kez yenilgiye uğratarak bir Milli Kurtuluş Savaşını zafere götüren ordunun başkumandanı olmasıdır. Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar Emperyalist haydutların yenilebileceğini bütün dünyaya göstermesidir. 27 Mayıs Hareketi de aynı Devrimci Geleneğin, 1960larda asker-sivil gençlikte ortaya çıkması ve Emperyalizmin kuklası olmuş bir iktidarı vurarak alaşağı etmesidir. Demek 27 Mayıs, Mustafa Kemal'in önderi olduğu Birinci Milli Kurtuluşun devamıdır. ikinci Milli Kurtuluş Hareketinin bir basamağıdır. 27 Mayıs'ta da yenilen düşman, Birinci Milli Kurtuluşta yenilen düşmanın aynısıdır. Yalnız şu farkla: Birinci Milli Kurtuluşta düşman, bizzat kendi ordusuyla, kendi süngüsüyle, kendi çizmesiyle vatanımızı kan dökerek, ırza geçerek çiğnemiş, işgal etmişti. Birinci Milli Kurtuluş vatanımızı sömürgeleştiren işgalci düşmana karşı verilen bir savaştı. 27 Mayıs’ta ise düşman akıllanmıştı. Ülkemizi yarısömürgeleştirmişti. Yarısömürge ile açık sömürgenin farkı şudur: Açık sömürgede yerli ve yabancı bellidir. Dost ve düşman bellidir. Efendi ve kul bellidir. Sömürgenin maddesi Emperyalizmin tırnağı altındadır. Yarısömürgede ne dost bellidir ne düşman, hepsi birbirine karışmıştır. Yarısömürgenin ruhu karmakarışıktır. Memleketin üzerine bir leş abanmıştır. Zavallı millet o leşi hortlak yapan ruhu ayırt edemez. Açık sömürgede kimi vuracağını herkes bilir. Yarısömürgede ise milletin elini kolunu bağlayan canavar, yerli kıyafetindedir. Herkes, kiminle dövüşeceğini şaşırır... Millet birbirine düşer. Açık sömürgede satılık insanlar yüzük taşı gibi meydandadır. Yarısömürgede ise alçak hıyanetler milletin kendisinden geliyormuş gibi görünür. Bugün Emperyalistlerin açık sömürgeden kurtulmaya çalışmaları bundandır. Yarısömürge hem masrafsız hem külfetsizdir... Ne uğraşacaksın aç yoksul yığınlarla?.. Başlarına kendilerinden bir sürü uşak geçirirsin; hem yersin hem yedirirsin... Sana düşman olacaklarına, birbirlerine girsinler... ''Hür ve Bağımsızsın'' dedin mi, kimse yan bakamaz. Ara sıra atacağın sadaka ile bütün dünyanın dilencilerinden alkış toplarsın. Sömürge idaresi, sömürge donanması, sömürge harbi taşınır yük mü?.. Koyuver son meteliklerine kadar harcasınlar. Boğazlarına değin borca batsınlar ve kendi paracıklarıyla silahlansınlar... O zaman gör, seni senden çok savunacaklardır. Hem yalnız canlarıyla başlarıyla değil, dinleriyle, imanlarıyla, vicdanlarıyla, namuslarıyla, şuurlarıyla... Birkaç eldivenli konuşan centilmen diplomat, üç beş diplomalı profesör casus, beş on tane de bütçesini, planını, silahlı kuvvetini kotaracak yüksek uzman gönderdin mi, bütün bir memleket senin için gönüllü çalışır. Artık soy soyabildiğin kadar... Kendi elceğizleriyle kuşaklarını sıkıp, dişlerinden tırnaklarından artırarak sana borç ödemeyi namus borcu bilirler... Bir kürdan parası tutmayan kurmak bile boş emek... Şu enayileri bir gidip görelim onlar yaşamasını bilmez, güzel iklimlerinde biraz eğlenelim, resmen çaktırmadan içlerini casuslayalım; diye göndereceğin turistlerin bahşişi onlara yeter de artar bile... Anavatanda bir alayın diş kirası ile, yarısömürgede emrine tümenler, ordular kurban edilecektir. Nene gerek belalı açık sömürgeye

dhkp c

bazı dangalaklar örgütü körü körüne savunurken, asıl solcuların örgütü, libral-gerici ağızı ile değil sınıfsal olarak inceleyip eleştirdiğini, gerekli örgütlenme ve koşullar olmaksızın girişilecek her türlü saldırı tarzının emekçi halka daha ağır bedeller ile dönmesi için sistemin eline koz verildiğini söylediğini, bir karakolda devrimcilere işkence yapıldı veya bir karakola mensup kişiler devrimcileri öldürdü diye o karakoldan herhangi birini, belkide bunlarla hiç alakası olmadığı halde sırf polis olduğu için hedef alıp aristo mantığı ile bombalar patlatmakla devrimi olmayacağını dillendirdiğini, tüm bunlardan sonra çıkıp polislere halk çocuğusunuz diyip, bir çok polis olmayan halk çocuğunu ''yanlışlıkla'' öldürüp veya yaralamanın ardından da ''halkçı'' takılmanın mümkün olmadığını açıkladığını anlamamaktadır. kendileri söz konusu polis olunca ''ona mı acıyacağım'' derken her eylemden sonra eleştirilince de ''ama onlar da bize bunu bunu yaptı'' ajitasyonuna bağlamaktalar. yukardaki yanlışlarını da bu ajitasyonlar örtememektedir. örgütün geçen gün yaptığı kendinden nefret eden büyük bir halk kitlesini faşizm saflarına itmekten başka bişey olmamıştır. her eyleminin ardından halk tarafından düşman kazanan örgüt ''halkçı'' olamaz , tabii adındaki halktan sadece kendi destekçilerini anlamıyorlarsa. bu kişilerden asıl hesabı ileride çocukları soracaktır. diyecekler ki benim babamı neden yolladın canlı bomba olarak, devrim uğruna, halk uğruna cevabını verecekler, çocuk devam edecek ve soracak; peki neden o zaman halk da hedef oldu diyecek, en fazla özür diledik veya hastane masraflarını ödedik diyecekler, ve çocuklar anlayacak bunlardan bir cacık olmayacağını soracak kendi hesabını.. bugün bunlar devrim falan değil intikan örgütü gibi ceza keserlerken yarın kendi çocukları doğru düzgün ''örgütlenemediği'' için bunları yargılayacak. ve ne kadar saklasalarda o çocuklar bir gün ''amanda rigg''in kim olduğunu öğrenecekler...

sonuç olarak bu dangalaklara ''biz demiştik'' demekten bıktık. çünkü anladıkları yok. ne dedik durmadan?

bak arkadaş sen böyle bilinçsizce, aristo mantığı ile, üstelik halka zarar veren eylemlerde-saldırılarda bulunursan bu hem size, hemde sizin nezdinize tüm sola, üstelik emekçi halka devlet baskısı olarak geri döner dedik. böylece sırf senin eylemlerin yüzünden hem kendi yandaşların hem de mücadeledeki tüm sol oluşumlar eline koz verdiğin devletin baskı aygıtları yüzünden zor durumda kalır dedik. ve böylece yaptığın ''devrim'' değil, devrimcileri dolaylı yoldan engellemektir dedik. eğer emekçilere hem fiziksel yönden hem de örgütlenmesini engellemek yönünden, hem de devletin eline onlara karşı koz vermen yönünden zarar veriyorsan bu ''karşı devrimci'' bir harekettir dedik . ama dinletemedik.

bak ne oldu en son? örgüt üyesi , belkide normalde eline bomba bile almamış iki genç kız potansiyel bomba diye emniyetten broşürlerle medyaya sevis edildi, medya da bir gün önce sokakta özgür dolaşan kızları ''intihar bombacısı'' ilan etti. kızlar adliyeye gidip şikayette bulundu ama boş, bu saatten sonra toplum gözünde mimlendiler, sol adına verecekleri mücadele de bu şekilde kendi örgütlerinin hataları yüzünden engellendi. yarın bir gün polisin teki veya dhkp-c saldırılarında ölenlerin ailesinden biri çıkıpta etiketlenen bu kızlardan birini katletse ne yapacaksınız?

önce onları ''devrim şehidi'' ilan edip ardından kahramanlık türküleri yakacak , sonu ölümsüzdür diye biten resimli afişlerini yayacaksınız,
sonra da intikamını almak için, kan davası misali birini seçip, ona sıra sende diyecek ve hem kendini hem de yeni kişileri havaya uçurtucaksınız.

dhkp c

istanbul Gazi Mahallesindeki Sultangazi 75. Yıl Polis Merkezi önünde bir intihar eylemcisinin üzerindeki bombaları patlatması sonucu yaşanan saldırıdan sorumlu örgüt. Onlarca svilin yaralanmasına sebep olmuşlardır, ama kendileri bu konuda çok ''hassastır'' merak edilmesin, sivillerin hastane masraflarını falan öderler, bunu da pişkin pişkin açıklama ile duyurular ve olay kapanır..

(bkz: parası neyse veririz)

grup eylül

Ne dinlerdim ilk okula giderken ;

http://www.youtube.com/wa...PNY&feature=endscreen

turgut uyar

- Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum

- Anlamadım Yavuz abi?

- Yok bişey yavrucum. Bize bu saatten sonra ancak Turgut Uyar diyorum...

http://www.dailymotion.co...orum-yavuz-abi_shortfilms

metin çulhaoğlu

oldum olası metin çulhaoğlu-kemal okuyan-aydemir güler 3'lüsünü sevmişimdir. metin hocanın yeri ayrıdır tabii ki , olaylara gerçekçi ve sınıfsal yaklaşımı, akademik dili ve teorik bilgisi ile göze çarpmaktadır metin hoca.

seksen beşinci yılda cumhuriyet ve sol yazısı hala birilerinin kulağına küpe olmaktadır

http://www.kalemlervekili...et-ve-Sol-Metin-Culhaoglu

tcdd nin yılmaz özdil e verdiği cevap

Esasen TCDD'ye Yılmaz Özdil'den önce ayar verdiğim durumdur.

Bu benim günler önce yazdığım yazı;

http://www.uludagsozluk.com/e/16698571/

Bu da Yılmaz Özdil'in cevap olarak yazdığı yazı, kapak görmek isteyenler bakabilir;

''Ha diyebilirsiniz ki, o halde neden kafayı taktın trene?

*

ismi lazım değil, şu anda Hatay'da faaliyet gösteren Amerikalı arkadaşlardan biriyle, seneler evvel sohbet ediyorduk; ''Tren yolcuları, vagonda seyahat ederken, farkında olmadan ideolojik karakterini ortaya koyar. Trenin gidiş yönünde oturmayı tercih ediyorsa, devrimcidir. Pencereden bakar, manzara çok hızlı akar, sürekli yeni, sürekli değişkendir. Eğer, trenin gidiş yönünün aksine oturuyorsa, muhafazakârdır. Pencereden bakar, manzara aheste aheste akar, sindire sindire seyahat eder''; demişti; ''Peki, sen hangi yönde oturuyorsun?'';
diye sormuştum. Gülümseyerek şu cevabı vermişti: ''Ben
rayları döşerim!'';

*

Hayırlı yolculuklar dilerim.''

http://www.ilk-kursun.com/haber/116525

tcdd nin yılmaz özdil e verdiği cevap

Ortada bir ''millilik'' veya 'yabancı sermayelik'' lafları dolaşır , kapaklar da buna bağlanır olmuş. öyleyse gerçekte ''ray döşenenin'' kim olduğunu veya ''aslında kimin ray döşediğini'' yine Yılmaz Özdil'in ''Tren gelir hoş gelir'' isimli yazısından alıntılayalım;

''ismi lazım değil, Türkiye'de faaliyet gösteren bir Amerikalı anlatmıştı bana...

"Tren yolcuları, vagonda otururken, farkında olmadan ideolojik karakterini ortaya koyar...

Eğer trenin gidiş yönünde oturmayı tercih ediyorsan, sen devrimcisin... Bak pencereden dışarı, manzara çok hızlı akar... Sürekli yeni, sürekli değişken yani...

Eğer, trenin gidiş yönünün aksine oturuyorsan, sen muhafazakársın... Bak pencereden dışarı, manzara aheste aheste akar... Telaşsız, sindire sindire."

Dayanamamış, sormuştum:

"Sen hangi tarafta oturuyorsun?"

Gülümseyip, cevaplamıştı:

"Ben rayları döşerim!"

komünistlerin olmadığı ülke

''the country you have called can not be reach at the moment, please don't try again''

aykut kocaman ın nazım hikmet in mezarını ziyareti

Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykur Kocaman, takımının maçı için bulunduğu Rusya'da Nazım Hikmet'in mezarını ziyaret etti.

Spartak Moskova ile Fenerbahça arasında oynanacak maç için Rusya'nın başkenti Moskova'da bulunan Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman ile futbol takımı idari menajeri Hasan Çetinkaya, komünist şair Nazım Hikmet'in Novodevichy Mezarlığı'nda bulunan anıt mezarına ziyarette bulundu. Kocaman Nazım'ın mezarına kırmızı karanfil bıraktı.

Kocaman, ziyaretinden önce Nazım Hikmet'in mezarına gidip gitmeyeceği yönünde sorulan bir soruya dün şu şekilde yanıt vermişti: ''Fırsat var elimde, bunu yerine getirmek istiyorum. Sadece Fenerbahçe taraftarı Nazım Hikmet'ten alıntılarla sıkıntısını, isyanını dile getirdiği için değil, aynı zamanda ülkemiz için en değerli insanlardan biri olduğu için bunu yapmak istiyorum ''.

http://haber.sol.org.tr/d...ziyaret-etti-haberi-58634

komünistlerin yılmaz özdil paylaşması

Birini doğru düzgün eleştirmek veya doğrusunu gördüğünde taktir edip yanlışnı gördüğünde eleştirmek ile nefes aldığı her an birine nefret kusarken ''işine'' geldiğinde onu yağlamanın aynı şey olmadığını anlayamayanlar için çözülemeyecek bir durumdur. Söz gelimi Yılmaz Özdil bir ulusalcıdır ve ''sınıfsal'' olarak komünistler tarafından eleştirilmesinin hiçbir manisi yoktur ama bu eleştiri zeminini tipik küçük burjuva zeminine çekersen üstüne birde ''ezilen hassasiyeti'' serpiştirip yüzlerce ''Özdili'' görmezken bir kişiye sürekli saldırır ve bu saldırıyı ''huyuna gittiği dönemlerde'' yıkama-yağlamaya çevirirsen işte o zaman Yılmaz Özdil senin için Turnu''sol'' görevi görür.
Bu sebeple olayı ahmet kaya dinleyen ülkücü ütopyasına indirmekten vazgeçmek gerek...

Not: eleştiri daha net anlaşılsın diye örnek içinde örnek verelim. yukarıda sol haber portalına ait linki tıkladığınızda normalde yılmaz özdil'in izmir çiğli hakkında yazdığı yazı çıkması lazımdı. ama tıkladığınızda göreceksiniz ki kaldırılmış. neden acaba? ya koyduğunda arkasında duracaksın ya da hiç koymayacaksın!

dip not: (bkz: o gün öyle desinler bugün böyle desinler)

komünistlerin yılmaz özdil paylaşması

genellikle 2 şekilde olur;

1) 7/24 sövdükleri yılmaz özdil bdp millet vekilleri hakkında (bkz: bengi yıldız) güzellemeler yaparsa ''allah günah yazmasın paylaşıyorum'' tarzı esprilerle paylaşırlar.

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=39285

ancak aynı yılmaz özdil bir başka bdp'li hakkında (bkz: leyla zana) eleştirel bir yazı yazınca bu sefer nefret suçu işlemiş olur ve kınanır

http://www.kizilyildiz.or...et-soylemini-knyoruz.html

2) yine 7/24 sövdükleri yılmaz özdil yazısı kendi yayın organında (bkz: sol haber portalı) çıkınca paylaşım yarışına girenler vardır bir de. genellikle ''normalde sevmiyorum da bu yazı çok önemli yoldaş'' derler.

http://haber.sol.org.tr/d...i-egitelecek-haberi-58505

velhasıl kelam önemli olan yılmaz özdil'i sevmek veya sevmemek değil dün kötü dediğini bugün yala(nla)mamak...

onur aksoy

(bkz: düşün yazıları dergisi)